El Gazali Kimdir? Biyografi Sayfası

25.10.2021
411
El Gazali Kimdir? Biyografi Sayfası

El Gazali Kimdir? Biyografi, bölümünde El Gazali Kimdir? Biyografi sayfası ile karşınızdayız. El Gazali Kimdir? Biyografi detayları ile daha da iyi tanıyalım.

El Gazali Kimdir? Biyografi – Kaç Yaşında – Memleketi Neresi

Gazali

İmam Gazali, Hicri 450 (Miladi 1058) senesinde Horasan’ın Tus şehrinde dünyaya geldi.

İlk eğitimni Tus şehrinde Ahmed b. Muhammed er-Razikâni’den, ardından Cürcan şehrine giderek Ebû Nasr el-İsmaili’den eğitim görmüş ardından 28 yaşına kadar Nişabur Nizamiye Medresesi’nde ilim öğrenimi görmüş, itikadi düşünce olarak Ebu Hasan Eş’ari’den ve ameli görüş olarak ise Şafii etkilenmiştir. Hocası İmam-i Harameyn Abdülmelik el-Cüveyni 1085 senesinde ölünce Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri Nizamülmülk’ün yanına gider.

Nizamülmülk’ün huzurunda olan bir toplantıda verdiği yanıtlarla diğer bilginlerden üstünlüğünü ispatlayınca 1091 senesinde Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nin Baş Müderrisliği’ne tayin edilir. Burada geniş bilgisi ve yetiştirdiği kalabalık öğrenci topluluğuyla kısa bir sürede ün ve saygınlık kazandı. Bir zaman ders veremeyecek ölçüde ruhsal bunalıma düştü. Bu bunalım Gazali’nin Sufizm’e yönelmesinde etkili oldu. Tasavvuf bölgesindeki hocası olan Ebu Ali Farmedi’nin etkisiyle bu alana daha çok önem verdi.

Tasavvufa olan ilgisinden ve Hacc’a gitmek istemesinden dolayı medresedeki görevini bırakarak 1095 senesinde Bağdat’tan ayrılarak Şam’a gitti. Şam da iki yıl kaldıktan sonra 1097 senesinde Hac’a gitti. Bu davranışını dinsel gerekleri tam anlamıyla yerine getirememesine bağlayanlar olduğu gibi Nizamül Mülk’ün öldürülmesine duyduğu üzüntünün yol açtığunu öne sürenler de mevcuttur. Hac görevi sonrasında Şam’a döndü ve buradan Bağdat yoluyla Tus’a geçti. Şam ve Tus’ta olduğu sürede tefekkür ve uzlet yaşamı sürdü ve tasavvuf alanında bi hayli ileri bir aşamaya geldi. Bağdat’tan ayrılışından on bir yıl sonra 1106 senesinde Nizamül Mülk’ün oğlu Fahrül Mülk’ün ricası üzerine Nişabur Nizamiye Medresesinde tekrar eğitim vermeye başladı. Burada kısa süre sonra Tus’a dönerek yaptırdığı Tekke’de müritleriyle birlikte Sufi yaşamı sürdü. Gazali 1111 (Hicri 505) senesinde doğum yeri olan Tus şehrinde vefat etti.

Döneminin en büyük Din bilginlerinden biri olarak sayılan Gazali’nin düşünce görüşleri gerek kendi zamanında gerekse kendinden sonra yüzseneler boyunca süren olumlu olumsuz önemli etkileri görüldü. Bâtınîlik ile ilgiliki yapıtıyla bu inançta olanların azalmalarına neden olmaktadırken felsefeye karşı oluşu felsefi düşüncenin gelişmesini önledi. Yunan felsefesine karşı yaptığı reddiyeler neticesinde İbn-i Rüşd, İbn-i Tufeyl ve İbn-i Bacce gibi düşünürler felsefeyi ona karşı savunmak ihtiyacı duydular Kelam’ın daha çok akaid kısmına önem vermiş olan Gazali aklı ön planda tutmuştur. Mantık ve münazara ilkelerini kullanmıştır. Lakin Kelam ilmi Gazali’yi tatmin etmemiştir. Bunun üzerine aklın yerine mükaşefeyi koymuştur.

Gazali Ehl-i Sünnet’e karşı çıkan fırkalarla da çaba göstermiştir. Bilhassa Mutezile ve Bâtınîlik ile çatışmıştır. Bâtınîlerin Ehl-i Sünnet’e karşı yaptıkları Gazali’yi bu topluluğa karşı reddiye yazmaya teşvik ediyordu. Gazali bunlara karşı sert eleştiri maksadıyla 6 tane eser yazmıştır. Batı düşüncesine sahip felsefeciler ile mücadelesine baktığımız zaman Gazali felsefeyi iyice araştırdı ve bütün esaslarını öğrendi. Sonra sert eleştirilerilerini reddiyeler yazarak özellikle Aristoteles ve onun takipçileri olan İbni Sina ve Farabi’nin üzerine yöneltti. Çünkü bu bireyler Ehl-i Sünnet itikadına muhalifti. Felsefeye karşı bu bu olumsuz tutumuna karşılık Gazali’nin mantığın bir çok yanını İslam din bilimlerine sokmada önemli katkısı oldu. Tasavvuf ve şeriati bağdaştırmayı başararak tasavvufun uzun süre yaşayabilmesini sağladı. Gazali’nin Kelam bölgesindeki fikirleri İslam düşünce tarihinde bir dönüm noktası teşkil eder.

Gazali’nin ilime karşı duyduğu merak, hadiselerin hakikatini anlamaya karşı duymuş olduğu istek onu çok sayıda ilim,din ve düşüncesi akımları araştırmasına yol açtı. Gazali hakikati bulmak isteyenlerin 4 kısıma ayrıldığını ve her birinin hakikati kendi yolunda aradığını gördü.

Bunlar; Filozoflar, Kelamcılar, Sufiler, Bâtınîlerdir.

Hepsinin görüşlerini inceliyerek bunlardan üçü olan; Kelam, felsefe ve Batınilik yolunu kitaplarında ayrıntı kısmıyla anlatarak tenkit etti. Bu üç fırkanın kendisini doğru yola götüremeyeceğinin kanaatine vardı ve sufilerin yolu olan tasavvufa yönelerek hakikati bu yolda aradı. Gazali bu geçirdiği süreci El münkız mine’d Dalal adlı kitabında şöyle bildirir:

“Gençliğimden bu yana 50 yaşımı aştığım bu ana gelinceye kadar,bu engin denizlerin derinliklerine dalmaktan hiç geri durmadım. Coşkulu denizlere çekingen korkaklar gibi değil, cesur kimselerin dalışı gibi daldım, gördüğüm her meselenin üzerine atladım. Her zorluğun içine apansız girdi. Her fırkanın inanış ve fikirlerini inceliyor, her grubun tuttuğu yolun inceliklerini görülmektedirmaya çalışıyordum. Araştırdığım fırkaların hak yahut batıl, sünnete uygun yahut bidat sahibi olmaları hususunda ayrım yapmıyordum. Bâtınîlik yolunu tutmuş her fırkanın, bu düşünceyle ne hedeflediklerini öğrenmeye çalıştım. Zahirilik yolunu tutmuş olanların, bununla neler elde ettiklerini görülmektedirmaya gayret ettim. Felsefe yolunu tutmuş olanların, sahip oldukları felsefeyi bütün esaslarıyla öğrenmeye özen gösterdim. Hiçbir kelam alimini dışarıda bıtakmadan kelamdaki yöntemini ve savaşını öğrenmeye çaba gösterdim. Bütün gücümle ne kadar sufi var ise onun sufiliğindeki sırları öğrenmeye, ne kadar abid var ise bu ibadetleriyle neler kazandığını araştırmaya çalıştım. Bütün zındıkların, Allah’ın varlığını ve sıfatlarını kabul etmeyenlerin, bu inanışa yahut inkarlarının arkasında yatan nedenleri titizlikle araştırdım. Her şeyin hakikatini öğrenmeye karşı duyduğum susamışlık; baştan ve gençliğimden beri tuttuğum yol ve benim bir hasletim olmuştur. Bu hasletler, Allah aracılığıyla benim yaratılışıma ve hamuruma katılmış özelliklerdir; benim seçimim ve tercihim değildir. Bunun neticesinde çocukluğumun coşkulu çağlarından bu yana taklit bağlarından sıyrıldım ve büyüklerimizden miras kalan sırf taklide dayalı inanç esaslarından koptum. Çünkü Hristiyan çocuklarının hepsi bu din üzere yetiştiklerini, Yahudi çocuklarının sürekli olarak bu dinin esaslarına göre büyüdüklerini, Müslüman çocuklarında istisnasız İslam dini üzere yetişmekte olduklarını görmekteydim. Yaratılıştan gelen asli hakikati ve ana baba ile hocalar aracılığıyla kazanılan sonraki inanç esasları ve taklit unsurlarının hakikatini öğrenme hususunda içimde büyük bir istek oluştu. Taklit, ilk etapta birtakım telkinlere dayanmaktaydı. Bunların da hangilerinin hak ve batıl olduğun hususunda görüş ayrılıkları bulunmaktaydı. Kendime şöyle dedim: Benim istediğim, her şeyin gerçek yüzünü öğrenmektir. Öyleyse önce bilginin gerçek yüzünün ne olduğunu öğrenmekle işe başlamam gerekir.”

Gazali’nin yaşadığı zamanda İslam aleminde siyasi ve fikir yönünden büyük bir kargaşa hakimdi. Bağdat’ta Abbasi halifelerinin gücü zayıflamaya başlamıştı. Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları genişliyor ve nüfusu artıyordu. Gazali’nin yaşadığı dönem bu devletin hükümdarı olan Melikşah’ın dönemine denk geliyordu. Melikşah’ın veziri Nizamülmülk savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, hem de zamanın ileri gelen ilim meclislerini ve medreseleri açıyordu. Mısır tahtında Şii-Fatımi hanedanı vardı. Avrupa’da ise Endülüs Emevi Devleti gerilemekte idi. İlk Haçlı Seferi de Gazali zamanında yapılmıştır ve 40 yaşında iken Antakya kuşatılmış bir yıl sonra da Kudüs ele geçirilmişti. Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam da Gazali ile aynı çağda yaşayan tanınmış bireylerdir. Siyasi bakımdan İslam alemindeki bu karışıklığı düşüncesi bir çöküntü tamamlıyordu. O zamanda İslamiyet’in birliğine kötü anlamda doğrudan etki edecek fikirler hızla yayılmayı sürdürüyordu. Gazali’ye göre bir taraftan Yunan felsefesi ile İslam inancını yeniden yazmaya çalışan filozoflar, diğer yandan Kuran’ın apaçık ayetlerini karanlık ve gizemli tefsirlere konu yapan Bâtınîler, İslam dinine ve Ehl-i Sünnet itikadının bütünlüğüne büyük zarar veriyordu.

Gazali, 19 Aralık 1111 tarihinde İran’ın Tus şehrinde öldü.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.