Abdülhak Hamit Tarhan Kimdir? Biyografi Sayfası

28.10.2021
361
Abdülhak Hamit Tarhan Kimdir? Biyografi Sayfası

Abdülhak Hamit Tarhan Kimdir? Biyografi, bölümünde Abdülhak Hamit Tarhan Kimdir? Biyografi sayfası ile karşınızdayız. Abdülhak Hamit Tarhan Kimdir? Biyografi detayları ile daha da iyi tanıyalım.

Abdülhak Hamit Tarhan Kimdir? Biyografi – Kaç Yaşında – Memleketi Neresi

Abdülhak Hamit Tarhan

Abdülhak Hamit Tarhan, 1852 senesinde İstanbul’da Bebek’teki Hekimbaşı Yalısı’nda köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya geldi. Babası, tarihçi ve diplomat Müverrih Hayrullah Bey, annesi Kafkasya’dan kaçırılmış bir cariye olan Münteha Hanım’dır. Ailenin dört çocuğundan üçüncüsüdür (Diğerleri sırasıyla Fatma Fahrünnisâ Hanım, Abdülhâlik Nasuhi Bey ve Mihrinnisâ Hanım’ dır).

Abdülhak Hamit Tarhan, Bebek Köşk Kapısı’ndaki Mahalle Mektebi’nin sonrasında bir süre Rumelihisarı Rüştiyesi’ne sürdü, ardından evde özel dersler alarak yetişti. Kendisine özel ders veren hocalardan Hoca Tahsin Efendi’nin üzerinde büyük etkisi oldu. 10 yaşındayken ağabeyi Nasuhi ile birlikte Paris’e Milli Eğitim müsteşarı olarak eğitim sistemini inceleyen babasının yanına gönderildi ve eğitim hayatına orada sürdü. 1864 senesinde Paris’ten İstanbul’a döndü. Gördüğü tek düzenli tahsil, Paris’teki bir buçuk senelik tahsilidir. Yurda döndükten sonra Robert Kolej’e girdiyse de asıl öğrenimini evde özel hocalardan aldı. Henüz çocuk yaşta iken usul-adap öğrenmek istiyorsanız bir okul vazifesi gören Bab-ı Ali Tercüme Odası’nda katip olarak çalıştı. Bir yıl sonra babasının Tahran büyükelçisi olarak atanması üzerine onunla birlikte Tahran’a gitti. Farsça öğrendi ve İran edebiyatını tanıma fırsatı buldu.


Babasının ölümü üzerine 1867’de İstanbul’a dönen Abülhak Hamit, memuriyet yaşamına Maliye ile Şûrâ-yı Devlet Mektubî Kalemlerinde sürdü. Mektubî Kaleminde Tevfik Ebüzziya, Samipaşazade Sezai ve Baha Bey gibi devrin edebiyatçılarıyla arkadaşlık etme fırsatı buldu. 1873’te Recaizade Ekrem ile tanıştı ve yazarı “ikinci üstadı” olarak kabul etti (Birinci üstadı, dönemin genç yazarlarını etkisi altına alan Namık Kemal’dir). Bunun yanı sıra Abdülhak Hamit Tahran anılarını anlatan “Maceray-ı Aşk” adlı ilk eserini yazdı.

1874 senesinde Edirne’de ağabeyi Nasuhi Bey’in konağında Pirizade ailesinden on üç yaşındaki Fatma Hanım ile evlendi ve onunla birlikte İstanbul’a döndü. Çiftin Abdülhak Hüseyin ve Hamide adında iki çocuğu oldu. Abdülhak Hamit, evliliğinin ilk senelerında ilk şiirlerini yazdı. Ahmet Vefik Paşa, içinde atakelimeleri bulunan bir oyun yazmasını önermişti. Düğünden birkaç ay sonra onun öğüdüne uygun olarak Edirne’de “Sabr ü Sebat” adlı oyunu yazdı. “İçli Kız”, “Dubter-i Hindu” “Garam” ve “Sardanapal”, “Nazife” gibi eserleri bu sürede verdi. Büyük bir üretkenlikle ardı sıra çıkardığı kitapları geniş yankı buldu, ünü Osmanlı ülkesine yayıldı.

Harciye mesleğini seçen ve 1876’da Paris elçiliği ikinci kâtibi olarak Fransa’da görevlendirilen Abdülhak Hamit, eşini ve çocuğunu Edirne’de ağabeyini evinde bırakıp görev yerine gitti. 2 yıl süre ile Paris’in eğlence dünyasında yaşadıklarını “Divaneliklerim yahut Belde” adıyla kitaplaştırdı. On yedi şiir içeren bu kitapta hayat ve gerçek dünyayı anlatması, Hamit’in şiire getirdiği yeniliktir. Paris senelerında ardından Damat Ferit Paşa olarak tarih sahnesinde yerini alacak Ferit Bey ile arkadaşlık etmiştir.

Abdülhak Hamit’in Paris’te iken gezip tozmanın bunun yanında Jean Racine, Pierre Corneille, Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Alfred de Musset gibi Fransız yazarlarını okudu, “Nesteren” ve “Tarık” oyunlarını yazdı. Corneille’in bir oyununa nazire olarak yazdığı “Nesteren”’in 1878’de Fransa’da yayına girmesi sarayda kuşku uyandırdı. Biri halk aracılığıyla bi hayli beğeni alan diğeri sevilmeyen iki kardeş hükümdarın kavgasını anlatan bu eserin konusu, V. Murat ve II. Abdülhamit’in durumuna benzerlik gösterdiği için görevden alındı. Yeni bir vazifeye atanıncaya kadar geçen iki sene içinde Edirne’de yaşadı ve kendini edebiyata verdi. Sahra, Tezer, Eşber, Bir Sefilenin Hasbıhâli adlı eserleri bu sürede tamamlandı.

Bütün arzusu Paris’e gitmek olan Hamit, Berlin sefaretine atandığından bundan tatmin olmasa da Paris yoluyla Berlin’e gitmeye karar verdi; fakat bu arada ağabeyinin Rize’ye tayin olduğunu öğrenince karısının ve çocuklarının durumunu öğrenmek istiyorsanız İstanbul’a döndü. Bütün ailenin Nasuhi Bey ile Rize’ye gitmesine karar verilince onlarla birlikte gidip Batum, Kırım yolu ile Berlin’e gitmeyi düşündü. Yolda Kırım Savaşı’nın yapıldığı yerleri görme fırsatı buldu ve şehit Türk askerlerinin bir mezarı olmadığını görünce “Sivastapol Manzumesi”’ni kaleme aldı (Şiir, sonradan “İlham-ı Vatan” adını aldı).

Odesa’da iken Berlin’e gitmekten vazgeçen Abdülhak Hamit, cinnet geçirdiğine dair Hariciye Nazırı’na bir telgraf çekip Rize’ye geri döndü; sonrasında ailesinden ayrılmak istemediği için görevinden istifa etti ve Poti şehbenderliğini istedi. Rize’de iken en verimli dönemlerinden birini geçiren şair “İbn-i Musa” adlı eserini bitirdi.

1881’de Poti şehbenderliğine (konsolosluğuna) atanan ama beğenmeyen Hamid, birkaç ay sonra Yunanistan’ın Golos şehrine atandı, burada karısı Fatma Hanım ile birlikte üç yıl kaldı. 1883’te Bombay konsolosluğuna atandı. Hasta olan karısına havasının yarayacağını düşünerek bu görevi kabul etti. 3 yıl kaldığı Bombay’da doğanın güzellikleri coşkun şiirler için ilham verdi. Lakin Fatma Hanım’ın durumu iyileşmeyip verem teşhisi konulunca ailesi ile İstanbul’a doğru dönüş yoluna çıktı. Fatma Hanım, 1İstanbul’a varamadan 1885’te Beyrut’ta vali olan Nasuhi Bey’in konağında yaşamını yitirdi. Şair, Beyrut’ta kaldığı kırk gün boyunca her gün Fatma Hanım’ın mezarını ziyaret etti ve ünlü şiiri “Makber ‘i” yazdı. Makber’in yayımlanması ile ünü birden arttı, imparatorluk sınırlarına çıktı. O güne kadar düzyazı bölgesindeki eserleriyle tanına Hamit, eşinin ölümünden sonra şairliği ile anılır oldu.

İstanbul’a döndüğünde kendisini edebiyata verdi; karısıyla alakalı “Ölü”, “Bunlar O’dur”, “Hacle” eserlerini yayımladı ve Hindistan izlenimlerini kaleme aldı.

1886 sonunda yeni görev yeri olan Londra’ya giden Hamit, bu kenti çok sevdi ve Gayret Dergisi’ne ardı sıra şiirler gönderdi. Yeniden evlenmeye karar veren fakat aşık olduğu İngiliz kızı ile Hamit’in gelirini düşük bulan asil ailesinin itirazı sebebiyle evlenemeyen şair, elçilikte çalışan İrlandalı bir hizmetçiye yaptığında da sınıf farkı gerekçesiyle reddedilir. Bu zamanda kaleme aldığı “Finten” ve “Cünun-ı Aşk” adlı tiyatro eserlerinde para ve sınıf farkı meselelerini işledi.

“Finten” adlı eseri ile birlikte basılma izni almak üzere İstanbul’a gönderdiği “Zeynep” adlı oyununda, “devlet ve hanedanla eğlendiği” sonucuna varıldığı için görevinden alınan Hamit, İstanbul’a döndü. Bir süre boşta kaldıktan sonra II. Abdülhamit’e bir dilekçe yazıp edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine tekrar Londra’daki eski görevine dönebildi. Çok uzun süre kaldığı İngiltere’yi yarı vatan edindi. Memleketten uzakta olduğu senelerda aile fertlerine ve dostlarına yazdığı mektupların bir kısmını kitap olarak yayımladı.

1890’da Bayan Nelly adlı İngiliz hanımla evlenen Hamit, 1895’te Lahey elçiliğine atandı. 2 yıl sonra Londra Elçiliği Müsteşarı olarak yeniden Londra’ya döndü. Eşini rahatsızlığı üzerine İstanbul’a döndü. 1900-1906 senelerını İstanbul’da geçirdi. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine atandı, eşini İskoçya’daki ailesinin yanında bırakarak Brüksel’e gitti.

Vereme yakalanan eşini çok sevmesine rağmen başka kadınlarla birlikte olmaktan kendini alamayan Abülhak Hamit Tarhan, Florence Ashly adlı bayanla birlikte yaşamaya başladı ve onu İstanbul’a getirdi. Eşinin durumu öğrenmesi üzerine onun yanına dönmek zorunda kaldı. Bayan Nelly’nin, 1911’de veremden ölmesinden sonra İstanbul’a döndü. Ölen eşi için “Medfen” adını vereceği “Makber”’e benzer bir eser yazmayı düşündüyse de bu tasarısını gerçekleştiremedi. Ailesinin önerisiyle üçüncü evliliğini 1911 yazında Cemile Hanım ile yaptı. Bu evlilik, 20 gün sürdü. Cemile Hanım’dan ayrılan Hamid, Brüksel’e döndü.

1912 senesinde ağabeyi Nasuhi Bey’in ölümünün sonrasında Abdülhak Hamit’in işine son verildi. Hamid, aynı yıl 18 yaşındaki Belçikalı Bayan Lüsyen (Lucienne) ile evlendi ve onunla İstanbul’a döndü. Kendisine önerilen Maarif Nazırlığı görevini kabul etmedi. ”Validem, İlhan, Liberte” adlı eserlerini bastırdı. Meclis Ayan Üyeliğine getirilen ve bir süre sonra meclis başkanı olan Abdülhak Hamit Tarhan, I. Dünya Savaşı sonunda eşi ile birlikte Viyana’ya gitti. Burada sıkıntılı, parasız günler geçirdi. Türkiye’de geniş yankılara neden olan “Şair-i Azam” adlı şiirini Tanin Gazetesi’nde yayımladı.

Hamit, Şairi-i Azam şiirinin yayımlanmasının sonrasında Ankara hükümetinin devreye girmesiyle İstanbul’a geldi. Kendisine Ankara hükümeti aracılığıyla maaş bağlandı ve belediyenin aracılığıyla İstanbul’da Maçka Palas’ta bir daire sağlandı. Bunun yanı sıra 1920’de eşi Lüsyen Hanım’dan dostça ayrılmıştı. Bir İtalyan kontu ile evlenen Lüsyen Hanım ile yazışmayı sürdürdü. 1922’de “Ruhlar”, 1923’te “Garam” ve 1924’te “Yabancı Dostlar”’ı yayımlandı. 1925’te “Arziler” ile “Cünün-ı Aşk” basıldı; aynı yıl 75. doğum yıl dönümü Galatasaray Lisesi’nde Samipaşazade Sezai ile Halit Ziya Uşaklıgil’in de olduğu bir merasimle kutlandı.

Eski eşi Lüsyen Hanım, 1927’de eşini ve kontes ünvanını terk edip kendisine döndü. 1928’deki ara seçimde TBMM 3. dönem İstanbul milletvekili olarak meclise giren Abdülhak Hamit, 4. ve 5. zamanlarda de İstanbul milletvekilliği görevini sürdürmüştür.

Abdülhak Hamit Tarhan, 12 Nisan 1937 tarihinde Maçka Palas’ta vefat etti. Ulusal cenaze merasimiyle Zincirlikuyu Asri Mezarlığı’na gömüldü. Bu yeni mezarlığa gömülen ilk kişi o oldu.


Abdülhak Hamit Tarhan Eserleri

Abdülhak Hamit Tarhan Şiirleri

1878 Sahra
1885 Makber
1885 Bunlar O’dur
1885 Divaneliklerim yahut Belde
1886 Ölü
1887 Hacle
1886 Bir Sefilenin Hasbihali
1911 Bâlâ’dan Bir Ses
1913 Validem
1918 İlham-ı Vatan
1919 Tayflar Geçidi
1922 Ruhlar
1923 Garâm
1925 Arziler
Bir Sefilenin Hasbihalinden
Kürsî-i İstiğrak

Oyunları

1875 İçli Kız
1875 Duhter-i Hindu
1876 Nesteren
1876-1919 Nazife yahut Feda-yı Hamiyet
1979 Tarık yahut Endülüs Fethi
1880 Sabr-ü Sebat
1880 Eşber
1908 Zeynep
1910 Macera-yı Aşk
1913 İlhan
1916 Tarhan
1917 İbn-i Musa yahut Zatülcemal
1917 Sardanapal
1917 Abdullah-i Sagir
1918 Finten
1919 İbni Musa
1919 Yadigar-ı Harb
1935 Hakan
YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.